Def’i, davalının sahip olduğu özel bir sebebe dayanarak, gerçekte borçlu olduğu bir edimi yerine getirmekten kaçınma hakkıdır. Türk Ticaret Kanunu’ndaki düzenlemeler incelendiğinde defilerin; senedin hükümsüzlüğüne ilişkin defiler, senet metninden anlaşılan defiler ve şahsi defiler şeklinde üçlü bir ayırıma tabi tutulduğu söylenebilir.
Türk Ticaret Kanunun da “senedin hükümsüzlüğüne taalluk eden def’iler” olarak adlandırılan (m. 571/I) def’i grubu, geçersizlik def’ileri olarak nitelendirilmektedir. Geçersizlik def’ileri senetten anlaşılamaz, ancak senetle taahhüt altına giren şahsın taahhüdünü etkileyen bir durum söz konusudur. Bu sebeple, def’i hakkını kullanan şahsın kambiyo senedinden kaynaklanan görünürdeki sorumluluğundan kurtulması söz konusudur.
Geçersizlik def’ileri senet metninden anlaşılmamakla birlikte senedi elinde bulunduran herkes tarafından herkese karşı ileri sürülebildiğinden etkisi bakımından mutlak def’ilerdir. Bu nedenle geçersizlik def’ileri senedin her alacaklısına karşı ileri sürülebilirler. Geçersizlik def’ilerinde kambiyo senediyle taahhüt altına giren kişinin taahhüdünü etkileyen bir durum söz konusu olduğundan bu def’ilerin senet metninden anlaşılmaları mümkün değildir. TTK’da düzenlenen geçersizlik def’ileri senet metninden anlaşılan mutlak def’ilerden olmasalar da senedi elinde bulunduran herkes tarafından herkese karşı ileri sürülebildiklerinden, nispi def’i olmakla birlikte etkileri bakımından mutlaktırlar.
Kambiyo senediyle taahhüt altına giren kişinin ehliyetsizliği, imzasının sahte olması, yetkisiz olarak temsil edilmesi veya taraflar arasında kambiyo sözleşmesinin bulunmaması halinde geçersizlik def’ileri söz konusu olur. Aynı şekilde kambiyo taahhüdünde bulunan kişinin iradesinin hile veya tehdit neticesinde sakatlandığı hallerde de geçersizlik def’ilerinden söz edilir.
Türk Ticaret Kanunu’nda Düzenlenen Geçersizlik Def’ileri
Türk Ticaret Kanununda öngörülmüş olan geçersizlik def’ileri genellikle ehliyetsizlik, başkası yerine imza (TTK. m. 589) ve yetkisiz temsil (TTK. m. 590) olarak üçe ayırarak incelenmektedir. Doktrinde bazı yazarlar ise bunlara ilaveten Türk Ticaret Kanununun 660. maddesinde yer alan tahrifatla ilgili def’iyi de aynı gruba dahil etmektedir.
1- Ehliyetsizlik
Türk Ticaret Kanunu’nun 582. maddesine göre “Akit ile borçlanmaya ehil olan kimse, poliçe, çek ve bono ile borçlanmaya da ehildir.” Bu hüküm gereğince, bir kişinin kambiyo senedi düzenleyerek borçlanabilmesi için fiil ehliyetine sahip olması gerekmektedir. Dolayısıyla tam ehliyetsiz bir kimsenin kambiyo senedi ile borç altına girmesi hüküm ifade etmeyecektir. Tam ehliyetsiz bir kişi herhangi bir şekilde kambiyo senedi ile borç altına girerse, bu işlem batıldır ve
bu herkese karşı ileri sürülen bir def’idir. Sınırlı ehliyetsiz kişilerin kambiyo senediyle kanuni temsilcisinin izni olmaksızın borç altına girmesi durumunda da sınırlı ehliyetsiz kişi bakımından borç herhangi bir hüküm ifade etmeyecektir. Sınırlı ehliyetsiz kişi bunu herkese karşı ileri sürebilecektir.
2- Senette Yer Alan İmzanın Başkasına Ait Olması
Kambiyo senetlerinin geçerli olabilmesi için keşidecinin imzasını taşıması şarttır. Bu imzanın el yazısı ile atılmış olması gerekmektedir. Aksi halde senedin kambiyo senedi olarak nitelendirilmesi mümkün olmayacaktır. Keza, kambiyo senedine imza koymamış bir şahsın sorumluluğundan da söz edilemeyecektir. İmza ile ilgili bu açıklamalar gerek keşideci açısından gerekse cirantalar açısından geçerlidir. Senette yer alan imzanın başkasına ait olduğuna ilişkin def’inin ileri sürülebilmesi için öncelikle kambiyo senedini şekil anlamında tamamlayan bir unsur olarak el yazısıyla atılmış bir imzanın bulunması şarttır. Ancak senette yer alan bu imzanın, senette borçlu olarak görünmekte olan şahsa ait olmaması gerekir. Yani, gerçekte kambiyo senedini imzalayan şahıs, lehtarın da yeterli özeni göstermemiş olması sebebiyle başka birinin adını kullanmaktadır. Kambiyo senedinin vadesi geldiğinde alacaklı doğal olarak senet üzerinde borçlu gözüken fakat belki de lehtarla hiçbir hukukî ilişkisi bulunmayan şahsa başvurmaktadır. Bu durumda, kambiyo senedinde borçlu gözükmekle birlikte imzası taklit edilen şahıs bu def’i hakkını, iyiniyetli olsalar dahi, alacaklı gözüken ve kendisinden senet bedelini talep eden herkese karşı ileri sürebilir. Yargıtay da senede karşı ileri sürülen sahte imza def’inin mutlak def’i olduğu, borçlunun bu def’iyi Medeni Kanunun 2. maddesinde zikredilen dürüstlük kuralları içerisinde iyiniyetli hamile karşı da ileri sürebileceği ve bu def’inin varlığı durumunda, yapılan ödemenin istirdadı için de kullanılabileceği görüşündedir.
3- Yetkisiz Temsil
Kambiyo senetlerinde kural olarak senedi imzalayan kişiler borç altına girerler. Ancak bir kimsenin başkası namına imza atarak kambiyo taahhüdünde bulunabilmesi de mümkündür. Kambiyo senetlerinde temsil, bir kimsenin (temsilci) başka birisinin (temsil olunan) nam ve hesabına kambiyo taahhüdü altına girmesi halinde söz konusu olur. Ancak temsil yetkisi bulunmayan bir kimsenin imzaladığı senet dolayısıyla, adına senet imzalanan şahsın sorumluluğu yoluna gidilemez. Türk Ticaret Kanununun 590. maddesinde yer alan düzenlemeye göre “Temsile salahiyeti olmadığı halde bir şahsın temsilcisi sıfatıyla bir poliçeye imzasını koyan kimse, o poliçeden dolayı bizzat mesul olur ve poliçeyi ödediği takdirde temsil olunan haiz olabileceği haklara sahip olur. Salahiyetini aşan temsilci için dahi hüküm böyledir.” Yetkisiz temsilde olduğu gibi, temsil yetkisinin aşılması halinde de adına senet imzalanan kişinin sorumluluğu söz konusu olamaz. Bu durumda senedi düzenleyen yetkisiz temsilci senette yer alan borçtan bizzat sorumlu olur. Bunun dışında “imzaların istiklali ilkesi” gereğince diğer imza edenler de hamile karşı sorumlu olmaya devam ederler. Yetkisiz imza atan kişi, senet borçlusu olmayıp ciranta, avalist gibi rücu riski üstlenen bir kişi olarak senedi imzalamış olsa dahi kambiyo taahhüdünden bizzat sorumludur. Temsil olunan kişiler rücu ilişkisinden sorumlu olmazlar, senet bu kişiler için hüküm ifade etmez. Ancak diğer imza sahipleri için senedin geçerliliği devam eder. Temsil yetkisinin var olup olmadığı, senedin lehtara veya cirantaya verildiği tarihe göre araştırılmalıdır. Temsil yetkisi senedin verildiği anda mevcut değilse, adına senet imzalanarak borçlu konumuna getirilen şahıs tarafından her hamile karşı bu durumun dermeyanı mümkündür.
4- Hile/ Tehdit
Hile, bir kimsenin gerçek durumu bilmesi halinde kabul etmeyecek olduğu bir şeyi kabul etmesine diğer kimse tarafından yol açılmış olmasıdır. Keşideci borç ilişkisine girerken hileye uğramış ancak ticari senet düzenlenirken bu hile ortadan kalkmışsa bu durumda şahsi def‟i söz konusudur. Ancak hile kambiyo senedinin düzenlendiği sırada ortaya çıkarsa bu durumda temel borç ilişkisi geçerli olmakla birlikte senet borçlu açısından hükümsüzdür ve bu hükümsüzlük mutlak def‟i niteliğindedir. Hile hem temel borç ilişkisi kurulurken hem de kambiyo senedi düzenlenirken söz konusu ise bu durumda da temel borç ilişkisi askıda hükümsüzdür, senet ise borçlu bakımından hükümsüzdür ve bu hükümsüzlük mutlak def’i niteliğindedir.
Bir cevap yazın